Abdurrahman Hıbrî, 1012/1603-1604 tarihinde Edirne'de doğdu. Salbaş-zâde sanıyla da tanınırdı. Bazı kaynaklar babasının isminin Hasan olduğunu ileri sürerken, Hıbrî'ye dair bilgi veren kaynakların çoğu babasının Hüseyin Efendi adında bir zat olduğunu belirtirler. Öğrenimini Edirne ve İstanbul'da devrin tanınmış müderrisleri yanında yaptı. Çevresinde ilmî yeterliliğini gösterdikten sonra muhtelif medreselerde müderrislik görevinde bulundu. Kırk payesinde iken Edirne'deki Emir Kadı Medresesi'nde, 1046/1636-37 yıllarında Dimetoka'daki Oruç Paşa Medresesi'nde müderris olduğunu şairin kendi ifadelerinden anlaşılmaktadır. Bu gençlik yıllarında, zaman zaman Edirne civarındaki mesire ve sayfiye yerlerine gittiği de anlaşılmaktadır. Örneğin 1028/1619 yıllarında Yeni Zağra yakınındaki Baraki Ilıcası'nı, 1037/1627-28'de Fere (Ferecik) ılıcaları yakınındaki Işıklar zaviyesini ve Nefes Baba türbesini ziyaret ettiği de yine şairin kendi ifadelerinden anlaşılmaktadır.
Abdurrahman Hıbrî Efendi, 1049/1639-1068/1658 yılları arasında sırasıyla; Edirne İbrahim Paşa Medresesi, Saraciye Medresesi, Eminiye Medresesi, Taşlık Medresesi, Cami-i Atîk Medresesi, Üç Şerefeli Medresesi, Edirne Dârü'lhadîs Medresesi'nde müderrislik yapmıştır. Bu medreselerdeki görevlerinden sonra 1070 Muharrem/Eylül 1659’da Tokat kadılığına tayin edilmiş, bir yıl sonra bu görevinden azledilen Hıbrî'ye uzun yıllar görev verilmemiştir. Ancak Recep 1080/Ocak 1670 tarihinde Ebu Saidzâde Feyzullah Efendi'nin arpalığı olan Tire kazası kendisine verilmiş, daha sonra buna Belgrad payesi eklenerek Kamâbâd kazası nâibiyeti verilmiştir. Son olarak Serez kadısı olarak görevlendirilen Hıbrî Efendi, Cemâziyel-ûlâ 1087/1676 Temmuz'unda Serez'de vefat etmiştir. Bu şehirde Hisarardı denilen yere defnedilmiştir. O.Nuri Peremeci ise, şairin 1069/1630 tarihinde vefat ettiğini, mezarının Edirne'de Yıldırım semtinde Orta mezarlıkta olduğunu ileri sürmekte ve mezar taşındaki kitabeyi kaydetmektedir.
Abdurrahman Hıbrî Efendi, dinî ilimlerde ihtisas sahibi bir zat olduğu gibi, tarih ve edebiyat alanında da geniş bilgisi olan biri idi. Abdurrahman Hıbrî’nin eserleri şunlardır:
Enisü'l- Müsâmirîn: Fethinden itibaren Edirne'yi anlatan bu tarih ve biyografi kitabı, "hatime" kelimesinin gösterdiği 1046/1637 senesinde tamamlanmış olup, 14 faslı ihtiva eden bir cilt halinde düzenlenmiştir.
Rıyâzü'l-Ârifîn: İranlı meşhur şair Hüseyin Vâiz Kâşifi'nin Risâletü'l-Aliyye fî-Ehâdîsü'l-Nebeviyye adını taşıyan kırk hadisin genişletilmiş tercümesidir.
Defter-i Ahbâr: Osman Gazi'den Sultan I. İbrahim'e kadar geçen tarihi olaylardan ve tarihi şahsiyetlerden bahseden bir tarih ve biyografi kitabı olup, altı defter ve bir hâtime (sonuç) halinde düzenlenmiştir.
Hadâyıku'l-Cinân: Dînî hikâyelerden bahseden ve sekiz bölüm olarak düzenlenmiş, eğitici ve eğlendirici bir eserdir.
Abdurrahman Hıbrî'nin bu eserleri dışında; Divançe'si, Târîh-i Feth-i Bağdad, Târîh-i Feth-i Revân adını taşıyan eserleri ile yıldızlardan bahseden Evkât-ı Hamse'ye Ait Bir Risale'si vardır. Tarih-i Hıbrî adlı eseri, 22 Sel 2163/2 numarada kayıtlıdır.
Abdurrahman Hıbrî'nin güzel şiirleri oldu söyleniyorsa da bugün elimizde ona ait sadece bir beyit bulunmaktadır.